Deprem Nasıl Oluşur ve Neden Olur ?
Depremler, yer kabuğunun en üst katmanında bulunan tabakada yer alan ve fay hattı adı verilen kırıkların hareket etmesi ile meydana gelir. Fay hattı, yer kabuğu üzerindeki kayaların gerilme, sıkışma gibi yüksek basınç oluşturan şartlar altında kırılması ile oluşur.
Depremin Oluş Nedenleri ve Türleri
Dünyanın iç yapısı konusunda, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediÄŸi bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-100 km.kalınlığında oluÅŸmuÅŸ bir taÅŸküre (Litosfer) vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taÅŸkürede yer alır.Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuÅŸaÄŸa Manto adı verilir. Manto’nun altındaki çekirdegin Nikel-Demir karışımından oluÅŸtuÄŸu kabul edilmektedir.Yerin, yüzeyden derine gidildikçe ısının arttığı bilinmektedir. Enine deprem dalgalarının yerin çekirdeÄŸinde yayılamadığı olgusundan giderek çekirdeÄŸin sıvı bir ortam olması gerektiÄŸi sonucuna varılmaktadır.
Manto genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulundurmaktadır.

TaÅŸküre’nin altında Astenosfer denilen yumuÅŸak Üst Manto bulunmaktadır.Burada oluÅŸan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taÅŸ kabuk parçalanmakta ve birçok “Levha”lara bölünmektedir. Üst Manto’da oluÅŸan konveksiyon akımları, radyoaktivite nedeni ile oluÅŸan yüksek ısıya baÄŸlanmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe taÅŸyuvarda gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluÅŸmasına neden olmaktadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceÄŸi bir hızla hareket etmektedirler.
Konveksiyon akımlarının yükseldiÄŸi yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaÅŸmakta ve buradan çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluÅŸturmaktadır. Levhaların birbirlerine deÄŸdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aÅŸağıya Manto’ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını oluÅŸturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduÄŸu bu ardışıklı olay tatkürenin altında devam edip gitmektedir.
İşte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde olusmaktadır.
Yukarıda, yerkabuÄŸunu oluÅŸturan “Levha”ların, Astenosferdeki konveksiyon akımları nedeniyle hareket halinde olduklarını ve bu nedenle birbirlerini ittiklerini veya birbirlerinden açıldıklarını ve bu olayların meydana geldiÄŸi zonların da deprem bölgelerini oluÅŸturduÄŸunu söylemistik.
Birbirlerini iten ya da diğerinin altına giren iki levha arasında, harekete engel olan bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilmesi gerekir.
İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem (sarsıntı) dalgaları ortaya çıkar.Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve FAY adı verilen arazi kırıkları oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yerüzüne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden oynayabilir.
Depremlerinin olusumunun bu sekilde ve “Elastik Geri Sekme Kuramı” adı altında anlatımı 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından yapılmıştır ve laboratuvarlarda da denenerek ispatlanmıştır.
Bu kurama göre, herhangibir noktada, zamana bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim deformasyon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji, kritik bir değere eriştiğinde, fay düzlemi boyunca var olan sürtünme kuvvetini yenerek, fay çizgisinin her iki tarafındaki kayaç bloklarının birbirine göreli hareketlerini oluşturmaktadır. Bu olay ani yer değiştirme hareketidir. Bu ani yer değiştirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon enerjisinin açığa çıkması, boşalması, diğer bir deyişle mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç olarak yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile olmaktadır.
Aslında kayaların, önceden bir birim yerdeğiştirme birikimine uğramadan kırılmaları olanaksızdır. Bu birim yer değiştirme hareketlerini, hareketsiz görülen yerkabuğunda, üst mantoda oluşan konveksiyon akımları oluşturmakta, kayalar belirli bir deformasyona kadar dayanıklılık gösterebilmekte ve sonrada kırılmaktadır. İşte bu kırılmalar sonucu depremler oluşmaktadır. Bu olaydan sonra da kayalardan uzak zamandan beri birikmiş olan gerilmelerin ve enerjinin bir kısmı ya da tamamı giderilmiş olmaktadır.
Çoğunlukla bu deprem olayı esnasında oluşan faylarda, elastik geri sekmeler (atım), fayın her iki tarafında ve ters yönde oluşmaktadırlar.
FAYLAR genellikle hareket yönlerine göre isimlendirilirler. Daha çok yatay hareket sonucu meydana gelen faylara “DoÄŸrultu Atımlı Fay”denir. Fayın oluÅŸturduÄŸu iki ayrı blokun birbirlerine göreli olarak saÄŸa veya sola hareketlerinden de bahsedilebilinir ki bunlar saÄŸ veya sol yönlü doÄŸrultulu atımlı faya bir örnektir.
Düsey hareketlerle meydana gelen faylara da “Egim Atımlı Fay”denir. Fayların çoÄŸunda hem yatay, hem de düsey hareket bulunabilir.
Deprem Türleri

Depremler oluÅŸ nedenlerine göre degiÅŸik türlerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluÅŸmakla birlikte az miktarda da olsa baska doÄŸal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle “TEKTONİK” depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoÄŸunlukla levhalar sınırlarında olusurlar.Yeryüzünde olan depremlerin %90’ı bu gruba girer. Türkiye’de olan depremler de büyük çoÄŸunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler “VOLKANİK” depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluÅŸurlar.Yerin derinliklerinde ergimiÅŸ maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluÅŸan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin maydana geldiÄŸi bilinmektedir. Bunlar da yanardaÄŸlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve İtalya’da olusan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye’de aktif yanardaÄŸ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.

Bir baÅŸka tip depremler de “ÇÖKÜNTÜ” depremlerdir. Bunlar yer altındaki boÅŸlukların (maÄŸara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluÅŸan boÅŸlukları tavan blokunun çökmesi ile oluÅŸurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduÄŸu bilinmektedir.
Odağı deniz dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluÅŸan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluÅŸur ki bunlara (Tsunami) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya’da Tsunami’den 1896 yılında 30.000 kisi ölmüstür.
